MS 27-30 yıllan arasında Filistin’de vaazlar vermiş bir peygamber ve din reformcusu olan İsa’nın başlattığı hareket Hıristiyanlığın kaynağıdır. Bu dönemde Filistin Roma’nın egemenliğindeydi; Musevilik denilen ayrı bir dini olduğu ve tek bir Tanrı’ya inandığı için (tektanrıcılık veya monoteizm), Roma İmparatorluğu içinde özel bir statüye sahipti.
Yabancı işgali ülkede şiddetli tepkilere yol açıyordu Yerel siyasi iktidar dağılmış, zayıflamış ve çeşitli organlar arasında paylaşılmış bulunuyordu. Kendi de Roma’ya tâbi olan son Yahudi Kralı Herodes’in oğullan, Suriye eyaletinin başkomutan ve genel valisine bağlı bir Roma valisinin kontrolü altındaydı. Vergiler ağırdı; sosyal ve politik istikrarsızlığın yanı sıra dini çalkantılar da yaygındı.
Akdeniz havzasının kültürü
Musevilik birçok akıma ayrılmıştı, ancak dini uygulamalar ve Kudüs Tapınağı ‘nın rolü hâkim akımlar arasında ortak unsurlardı. Büyük İskender’in MÖ IV. yy içindeki fetihlerinden sonra, Yunan ve Doğu dünyalarının karşılaşması yeni bir kültür yaratmış ve bu bütün Akdeniz havzasının kültürü olmuştu: Helenizm. Bu kültür kendi diliyle (Yunanca) birlikte Roma İmparatorluğu tarafından benimsenmişti.
Ama İmparatorluğun asimilasyon özlemi, dini ve siyasi uzlaşmalar Museviliğin bünyesinde protesto hareketlerine yol açıyordu. Yahudiler, Tanrı tarafından adalet ve barışı egemen kılmak için gönderilecek bir Mesih bekliyor ve bu heyecanlı bekleyiş onlara güç veriyordu. Musevilikte reform hareketleri çok çeşitliydi.
Kimi, Zelotlar gibi, milliyetçi bir kisveye bürünmüş, kimi ise, çölde topluluklar halinde yaşayan Essenliler tarikatı gibi, dini protesto etrafında odaklaşmıştı. Bunlardan biri de, önemli merkezlerin dışında vaazlar veren ve insanları vaftiz eden Vaftizci Yahya’nın başlattığı akımdı. Yahya’nın vaftizi günahlarının affını amaçlıyor ve Ortodoks Museviliğin Kudüs Tapınağı’nda Tanrı’ya sunulan kurbanlara atfettiği rolü oynuyordu.
Read More about Fransız Yasama Meclisi