Zonguldak

0
84

Altı Ayrı, Üstü Ayrı Cevher

Batı Karadeniz’in en önemli illeri arasında bulunan Zonguldak, sadece yeraltı zenginlikleriyle değil, doğal güzelliğiyle de dikkat çekici bir kent. İlin dört bir yanına dağılmış olan mağaraları, akarsuları, şelaleleri ile doğa turizmi meraklıları için ideal ortamlar sunan bu kent görmek isteyen gözlerden güzelliklerini esirgemiyor.

“ZongaIık”tan Zonguldak’a

Yola çıkmadan önce yaptığımız araştırmalar sonucunda, Zonguldak adının doğuşuyla ilgili üç değişik görüşün bulunduğunu öğreniyoruz. İlk görüş, kent merkezinin Üzülmez Deresinin ağız kısmında kurulmasının bu adın ortaya çıkmasına neden olduğuna yönelik. Derenin ilk çağda “Sandra” adıyla anılması, burada kurulan yerleşim alanının da “Sandraca” adını taşıması nedeniyle, zamanla bu ad Zonguldak’a dönüştü. İkinci görüşe göre ise yörenin sazlık ve bataklıklarla kaplı olması ve bunun yörede “Zongalık” olarak adlandırılmasına bağlı olarak, sözcüğün zamanla değişerek bugünkü halini aldığı şeklinde. Üçüncü ve son rivayete gelince. Kent adını, ocakları ilk işleten Fransız ve Belçika şirketlerinin kentin hemen yanındaki Göldağı mevkiini merkez almaları sonucu, Göldağı kesimi ya da bölgesi anlamına gelen “Zone Ghuel Dagh”m Türkçe okunuşundan almıştır.

Akçakoca’ya varıncaya dek “tipik bir Anadolu ya da tipik bir Karadeniz” kentine gittiğimizi düşünmenin yanılgısı içinde sürdürüyoruz yolculuğumuzu. Oysa Akçakoca, gittiğimiz kentin hiç de hayalimizde canlandırdığımız gibi olmadığının işaretlerini veriyor. İşte o zaman, denizindeki mavi ve dağlarındaki yeşilin iç içe geçmesiyle Karadeniz kıyısındaki diğer kentlere coğrafi olarak benzese de kömür gibi büyük bir cevhere sahip olan Zonguldak’ın görmek isteyen gözler için sürprizlerle dolu olduğunun farkına varıyoruz. Ve bu sürprizleri bir an önce yaşayabilmek için kenti dolaşmaya başlıyoruz tour packages bulgaria.

Yerin altında gizlediği zenginliği yalnızca kendisine ulaşmak iste-yenlere sunan, diğer bir ifadeyle ancak onlara teslim olan, kimi zamanda bu duruma karşı öfkesini büyük patlamalarla gösteren kömür madenlerinin ve dolayısıyla ocaklarının yatağı Zonguldak. Kentin bu zenginliği yüzyıllar önce keşfedilmiş aslında. Geçmişi M.Ö. 1200’lü yıllara dayanan Zonguldak, çeşitli medeniyetlere ev sahipliği yaptıktan sonra 14uncü yüzyılda Osmanlı İmparatorluğunun egemenliği altına girmiş; daha sonra madenleri işletmek üzere Fransızlara kucak açmış. Dolayısıyla da kentin her köşesinde Fransızlardan kalma bir esere rastlamak mümkün. Fransızlardan kalan bu eserlerden en azından bazılarını görmek amacıyla Fener Mahallesine doğru yola çıkıyoruz.

Diğerleri kara karayolu üzerinde, kente yaklaşık üç kilometre uzaklıkta bulunan Gökgöl Mağarası, 3250 metre uzunluğa sahip ve bu özelliği nedeniyle Türkiye’nin beşinci büyük mağarası unvanını taşıyor. Fosil kısmı, diri mağara ve yarı aktif yan kollar olmak üzere üç bölümden oluşan mağara; akarsuyu, gölü, galerileri, sarkıt, dikit, travertenleri ve milyonlarca yıllık mercan fosilleriyle gerçek bir doğa harikası. Tarihçi Herodot’un “Mısır Nil’in armağanıdır” sözünü; speleologlar, “Gökgöl Mağarası doğanın Zonguldak’a armağanıdır” biçiminde değiştirmiş. Mağaranın içine girip ilerliyoruz ve ilerledikçe de speleologlarm tanımlamalarının ne derece yerinde ve doğru olduğunu anlıyoruz. Doğanın insanoğlunun göz zevkine sunduğu bu güzelliğin yeterince tanıtılmamasına da üzülüyoruz.

Gökgöl, Zonguldak’taki tek mağara değil. Kilimli yolu üzerinde bu gibi Zonguldak’taki fener de gece denizden geçen gemilere yoldaşlık etmesi amacıyla kurulmuş. Dört bir yana yaydığı ışıkla gemileri tehlikelerden koruyan fener gece kentin güzelliğine güzellik katmakta da rol oynuyor. Öyle ki, bu güzelliği daha yakından görebilmek isteyen Zonguldaklılar, fenerin eteklerinde kurulan ve Taş Kömürleri İşletmeleri’ne ait restoranda buluşuyor.

Doğanın armağanı ettiği mağaralar

Zonguldak, madenleri kadar, mağaraları ile de ünlü. Kentin dört bir yanma dağılmış mağaralardan belki de en önemlisi Gökgöl. Zonguldak-Anlunan ve prehistorik mağaralardan biri olan “İnağzı” salonundaki küçük odanın tavanında harikalar barındıran ve fotoğrafçılar için ideal bir çalışma ortamı sunan “Sofular Mağarası”, içindeki plajları ve cadı kazanlarıyla ünlü “Cumayam Mağarası”, kente beş kilometre uzaklıkta bulunan “Erçek Mağarası”, içindeki gölcüklerde gezinti yapılabilen “Çayır- köy Mağarası”, 2 bin 400 metre ilerlendiği takdirde konuklarına eşsiz bir göl manzarası sunan “Kızılelma Mağarası” ilk akla gelenlerden. Gökgöl kadar önemli olan bir diğer mağara da “Cehennemağzı”. Karadeniz Ereğli’de eskiden Ayazma olarak bilinen İnönü Mahallesinde bulunan mağaranın adı Batılı kaynaklarda Acheron olarak geçer Zonguldak Ereğli.

Mitolojide Yeraltı Tanrısı Lades’in ülkesine açılan yollardan birinin Cehennemağzı Mağaralarından geçtiği belirtilir. Üç mağaradan meydana gelen Cehennemağazı`nın zemininde bulunan renk renk kayabloklar, ziyaretçilere ayrı bir dünya sunar. Hıristiyanlığın yasak olduğu dönemlerde bu dinin ilk mensuplarının gizli ibadet yaptıkları bu mağara, inanç turizmi bakımından da önem taşır.

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz